Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
- Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
Bu arada, zaman tükeniyor.
- Meanwhile, time is running out.
Ben şu ana kadar buna alıştım.
- I'm used to it by now.
Tom şu ana kadar Mary'den bir haber almış olması gerektiği için endişeli.
- Tom is worried because he should have heard from Mary by now.
Bu arada, Biz garip şeyler yapan uzaylıları tanımlıyoruz.
- Meanwhile, we depict aliens doing really weird stuff.
Bu arada, bizimle kalabilirsin.
- Meanwhile, you can stay with us.
Öyleyse, bu arada ne yaparız?
- So, what do we do in the meantime?
Bu arada ne yapmalıyım?
- What should I do in the meantime?
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Heat the oven to 220°C. Meanwhile, simmer the apples with the lemon juice and water in a large pan until soft.
- Den Ofen bei 220ºC vorheizen. Inzwischen die Äpfel mit dem Zitronensaft und Wasser in einer großen Pfanne schmoren lassen, bis sie weich sind.