İstasyona varmadan önce, gökyüzü tehditkar olmuştu.
- The sky had become threatening before I got to the station.
Bu yağmur tehdit ediyor.
- It is threatening to rain.
Gökyüzü tehditkar görünüyor.
- The sky looks threatening.
Bu sabah üç tane tehditkar telefon aldım.
- I received three threatening phone calls this morning.
Tom Mary'ye tehdit edici bir görüntü verdi.
- Tom gave Mary a threatening look.
O, kız arkadaşına tehdit edici bir mektup yazdı.
- He wrote a threatening letter to his girlfriend.
Tom gece tehdit eden ruhlar tarafından çevrildiğini düşündü.
- Tom thought he was surrounded at night by threatening spirits.