Kredinin %8 faizi vardır.
- The loan bears an 8% interest.
Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
- Falling interest rates have stimulated the automobile market.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
O iş, çok ilgi çekici değildi. Ancak, ücreti iyiydi.
- That job wasn't very interesting. However, the pay was good.
Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
- The magazine you lent me is very interesting.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.
- They are bound together by common interests.
O, onun eylemlerinin kendi çıkarlarına karşı çalıştığını anlamıyor.
- He doesn't understand that his actions work against his own interests.
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- Magdalena is interested in geography.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He is very much interested in Japanese history.
O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- He's interested in many things.
Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
- Are you sure this is in Tom's best interest?
Biz barış yararına çalışıyoruz.
- We are working in the interest of peace.
Bu tip insan, ilgi çekici değildir.
- This type of person isn't interesting.
Sizi ilgilendiren herhangi bir kitap okuyabilirsiniz.
- You can read any book that interests you.
Onun nerede yaşadığı bizi ilgilendirmiyor.
- Where he will live doesn't interest us.
O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.
- He goes in for whatever he finds interesting at the moment.
Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.
- A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all.
Şirkette %50'lik bir hisseye sahibiz.
- We have a 50% interest in the company.
Tom bu şirkette yüzde otuzluk bir hisseye sahip.
- Tom has a thirty percent interest in the company.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.
- To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
İlginiz için teşekkür ederim.
- Thank you for your interest.
Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.
- We'd all be interested in hearing your opinion.
Tom'un görüşünün ne olduğunu bilmek isterdim.
- I'd be interested to know what Tom's opinion is.
Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
- Do you share common interests?
Biz değerleri ve çıkarları paylaştık.
- We have shared values and interests.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.
- Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth.
Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
- Why sentences? …you may ask. Well, because sentences are more interesting.
Kitabı çok enteresan buldum.
- I found the book very interesting.
İskoç Galcesi çok enteresan, değil mi?
- Scottish Gaelic is very interesting, isn’t it?
Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.
... interestingly ...