Birbirlerinden ayrılamazlar.
- They are inseparable.
İyi sağlık egzersiz ve ılımlılıktan ayrılamaz.
- Good health is inseparable from exercise and moderation.
Bir cerrah ayrılmaz arkadaşı olan ölümle birlikte yaşar - Ben onunla el ele yürüyorum.
- A surgeon lives with Death, his inseparable companion - I walk hand in hand with him.
Güç ve para ayrılmaz.
- Power and money are inseparable.
Mary ve Kate çok samimi.
- Mary and Kate are inseparable.
Onlar yakında ayrılmaz oldular.
- They soon became inseparable.