Tom is able to buy many things he needs at a local discount store.
- Tom yerel bir indirimli mağazada ihtiyacı olan birçok şeyi satın alabilir.
Tom wants a bigger discount.
- Tom daha büyük bir indirim istiyor.
We wish to advise you of the following price reductions.
- Aşağıdaki fiyat indirimleri ile ilgili sana nasihat etmek istiyoruz.
We would ask you to give us a price reduction of 5%.
- Bize %5'lik bir fiyat indirimi vermenizi istiyoruz.
My cat ate a part of the rebate check.
- Kedim, indirim çekinin bir parçasını yedi.
Tom bought a camera at a bargain sale.
- Tom indirimli satışlarda bir kamera aldı.
I bought this T-shirt on sale.
- Bu tişörtü indirimli aldım.
We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
- Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
Could you knock a little off the price?
- Biraz indirim yapabilir misiniz?
This insurance has a high deductible.
- Bu sigortanın yüksek bir indirimi var.
What's the deductible on your insurance?
- Senin sigortanda indirimli nedir?
Advertisements for discounts and sales constantly arrive on Tom's mobile phone.
- İndirimler ve satışlarla ilgili ilanlar sürekli olarak Tom'un cep telefonuna geliyor.
The plan announced Tuesday calls for $54 billion in tax cuts.
- Salı günü yayınlanan planda 54 milyar dolar vergi indirimi duyuruldu.
The Government are considering tax cuts.
- Hükümet, vergi indirimlerini düşünüyor.
The tax agent allowed the deduction.
- Vergi ajanı indirime izin verdi.