indicating displeasure at another person's behaviour or statement.

listen to the pronunciation of indicating displeasure at another person's behaviour or statement.
English - Turkish

Definition of indicating displeasure at another person's behaviour or statement. in English Turkish dictionary

really
hakikaten

Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum. - I really don't think so.

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

really
gerçekten

Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum. - I really look forward to your visit in the near future.

Seni anlamak gerçekten çok zor. - Understanding you is really very hard.

really
gerçekten mi

Bir bardak soğuk biraya gerçekten minnettar kalırdım. - I would really appreciate a glass of cold beer.

Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum. - Really? I thought she'd be the last person to get married.

really
öyle mi

Gerçekten öyle mi oldu? - Did it really happen like that?

Gerçekten öyle mi düşünüyorsun? - Do you really think so?

really
mutlâka

Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın. - You really should eat before you leave.

Çatı mutlaka tamir edilmeli. - The roof is really in need of repair.

really
kesin olarak

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez. - No one ever really knows what's going through someone else's head.

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz. - We cannot really predict anything.

really
kesinlikle

Bugün gerçekten sıcak, değil mi? Evet kesinlikle sıcak. - It's really hot today, isn't it? Yeah, it sure is.

Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum. - Even if he's very nice, I don't really trust him.

really
cidden

Fransızcam cidden o kadar kötü mü? - Is my French really that bad?

Bence Tom cevabı cidden bilmiyor. - I think Tom really doesn't know the answer.

really
gayet

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor. - The system here works really well.

really
aslında

Tom uzun süre konuştu fakat aslında çok şey söylemedi. - Tom talked for a long time, but didn't really say much.

Jingle Bells, Noel zamanı yaklaştığında popüler bir şarkı, aslında bir Noel şarkısı değildir. Sözleri Noel hakkında bir şey söylemiyor. - Jingle Bells, a popular song around Christmas time, is not really a Christmas song. The lyrics say nothing about Christmas.

really
hakikat

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

O hakikaten sıkıcı mıydı? - Was he really boring?

really
sahi mi

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır. - Really? My hobby is reading comics.

really
sahiden

Bu geyiğin sütü sahiden iyi midir? - Is the milk from this deer really good?

O sahiden akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

really
z. gerçekten
English - English
really

Well, really! How rude.

indicating displeasure at another person's behaviour or statement.
Favorites