Bu tartışılmaz bir gerçektir.
- This is an indisputable fact.
Bu tartışılmaz bir konu.
- It's an indisputable matter.
Tom'un hırsız olduğuna dair su götürmez kanıt var.
- There is indisputable proof that Tom is the thief.
Kanıtlar tartışmasızdır.
- The evidence is indisputable.
Her statement that Hitler was evil is incontrovertible.