incarnate as a human; living.

listen to the pronunciation of incarnate as a human; living.
English - Turkish

Definition of incarnate as a human; living. in English Turkish dictionary

walking
{s} yürüyen

Ken ile yürüyen kız May'dir. - The girl walking with Ken is May.

Köpeği ile yürüyen küçük bir çocuk var. - There is a little boy walking with his dog.

walking
{i} yürüyüş

Yürüyüş egzersizin sağlıklı bir şeklidir. - Walking is a healthy form of exercise.

Yürüyüşe itirazım yok. - I don't mind walking.

walking
{i} yürüme

Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi. - The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.

Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir. - The school is within walking distance of my house.

walking
{f} yürü

O uzun mesafe yürümeye alışkın. - He is used to walking long distances.

John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim. - I watched John and Mary walking hand in hand.

walking
canlı
walking
ayaklı

Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi. - He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.

O tabiri caizse ayaklı bir ansiklopedidir. - He's what they call a walking encyclopedia.

walking
walking legs yürüyebilme
walking
walking dictionary her kelimenin anlamını söylemeye hazır olan kimse
walking
{i} gezme, yürüme
walking
canlı sözlük
walking
walking beam makinada kuvvet nakleden ve muntazam rakkas hareketiyle işleyenwalking delegate sendika temsilcisi
walking
{i} yürüyüş (tarzı)
English - English
walking

Phil's mother is a walking miracle after surviving that accident.