He had strong religious beliefs.
- Onun güçlü dini inançları vardı.
His father would never sanction his engagement to a girl who did not share the same religious beliefs as their family.
- Babası onların ailesi gibi aynı dini inançları paylaşmayan bir kızla onun nişanını tasdik etmedi.
They lost faith in the existing system.
- Mevcut sisteme inançlarını kaybettiler.
In other words, he is a man of faith.
- Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.
He had strong religious beliefs.
- Onun güçlü dini inançları vardı.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
- Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
They have very deep convictions.
- Çok derin inançları var.
She always stands up for her convictions.
- O her zaman inançlarını savunur.
Superstition is the religion of feeble minds.
- Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
There are no creeds in mathematics.
- Matematikte hiçbir inanç yoktur.
She always stands up for her convictions.
- O her zaman inançlarını savunur.
They have very deep convictions.
- Çok derin inançları var.
You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
- Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.