As the Holy Koran tells us, Be conscious of God and speak always the truth.
- Kutsal Kuran bize, Allah'a inançlı olmayı ve her zaman doğru konuşmayı emreder.
Tom is not religious.
- Tom inançlı değildir.
They lost faith in the existing system.
- Mevcut sisteme inançlarını kaybettiler.
In other words, he is a man of faith.
- Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.
They are fanatical in their beliefs.
- Onlar inançlarında fanatik.
Atheism isn't a religious belief.
- Ateizm dinî bir inanç değildir.
Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
- Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
There was great conviction in Tom's voice.
- Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.
She always stands up for her convictions.
- O her zaman inançlarını savunur.
I didn't know you were superstitious.
- Senin batıl inançlı olduğunu bilmiyordum.
Are you superstitious?
- Siz batıl inançlı mısınız?
Superstition is the religion of feeble minds.
- Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
There are no creeds in mathematics.
- Matematikte hiçbir inanç yoktur.
Carl Gustav Jung, the founder of analytical psychology, always respected the religious convictions of his patients very much.
- Carl Gustav Jung, analitik psikolojinin kurucusu, her zaman hastalıklarının dini inançlarına çok saygı gösterdi.
They have very deep convictions.
- Çok derin inançları var.
You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
- Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.