in the habit of

listen to the pronunciation of in the habit of
English - Turkish
alışkanlık olarak
used to
alışkın olmak
used to
öğür
used to
-ardı
used to
alışık olmak
be in the habit of
alışkanlığında olmak
used to
yapardı

O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım. - I used to often take walks along that river.

Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı. - My grandfather used to make furniture for himself.

used to
kullan

Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi. - My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.

O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır. - That's the computer he used to write the article.

used to
ederdi

Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi. - Mary used to dream about marrying Tom.

O, ondan nefret ederdi. - She used to hate him.

used to
geçmiş zamanda yapılan
used to
alışık

Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir. - Tom isn't used to walking barefooted.

Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim. - I'm not used to making speeches in public.

used to
alışkın

Yalnız yaşamaya alışkın. - She is used to living alone.

Erken kalkmaya alışkınım. - I'm used to getting up early.

English - English
used to
in the habit of

    Hyphenation

    in the hab·it of

    Turkish pronunciation

    în dhi häbıt ıv

    Pronunciation

    /ən ᴛʜē ˈhabət əv/ /ɪn ðiː ˈhæbət əv/
Favorites