Bir üniversite öğrencisi iken öyle yapardın.
- You used to do so when you were a university student.
Her sabah yürüyüş yapardım.
- I used to take a walk every morning.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi.
- Mary used to dream about marrying Tom.
O, ondan nefret ederdi.
- She used to hate him.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
- I'm not used to making speeches in public.
Askerler tehlikeye alışıktırlar.
- Soldiers are used to danger.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.