Sonuçta çalışkan kişi başarır.
- In the end, the diligent person succeeds.
Sonuçta, o kadar da kötü değil.
- In the end, it's not that bad.
Sonunda, biz, o eski püskü lokantada yemek yemeyi sona erdirdik.
- In the end, we ended up eating at that shabby restaurant.
Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı.
- In the end, the Germans were forced to withdraw.
Neticede hepimiz öleceğiz.
- We all die in the end.
... they were when a person was born, at the end of a human lifespan. It means that in a ...
... at the end of the eighteenth century ...