in the company of; alongside, along side of; close to; near to

listen to the pronunciation of in the company of; alongside, along side of; close to; near to
English - Turkish

Definition of in the company of; alongside, along side of; close to; near to in English Turkish dictionary

with
{e} ile

Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın. - You must not write a letter with a pencil.

Batman, Robin ile arkadaştır. - Batman is friends with Robin.

with
yanında

Yanında sadece 100 yeni vardı. - He had only one hundred yen with him.

Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı. - Unfortunately she only had five dollars with her.

with
yanına

Yanına bir şemsiye almadı. - He didn't take an umbrella with him.

Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin. - You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.

with
-in lehinde
with
canlı

O, arkadaş canlısı kahverengi gözlerle bana gülümsedi. - She smiled at me with friendly brown eyes.

Kedi canlı bir fare ile oynuyordu. - The cat was playing with a live mouse.

with
uyanık
with
ile beraber

Merhaba çocuklar, ben Tom'um ve Mary ile beraber buradayım. - Hello guys, I'm Tom and I'm here with Mary.

Leyla, Sami ile beraber uyuşturucu kullanıyordu. - Layla was doing drugs with Sami.

with
-i olan
with
-e karşın
with
-den yana
with
-e karşı
with
-e rağmen
with
sayesinde

Yardımın sayesinde başarabildim. - With your help, I could succeed.

Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin. - With your talent, you should be able to make a lot of money.

with
nedeniyle

Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık. - We were faced with an unusual situation because of the accident.

Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı ve okula gidemedi. - Tom came down with a cold and couldn't go to school.

with
geri

O bir saat içinde geri dönecektir. - She will return within an hour.

Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı. - In the end, the Germans were forced to withdraw.

with
ile beraber/birlikte, ile: She's living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. Will you come with us? Bizimle gelir misin? Wisdom
with
-li
with
(İnşaat) ile, birlikte
with
edat
English - English
with
in the company of; alongside, along side of; close to; near to
Favorites