Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.