Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.