Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.
- It's just five in the morning, but nevertheless it is light out.
Şimdi bir şehirde yaşıyorum. Yine de, evim ve büyük orman arasındaki mesafe yalnızca bir kilometre civarında.
- Now I live in a city. Nevertheless, the distance between my house and the large forest is only about a kilometer.
Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.
- I cannot help liking him in spite of his many faults.
Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
- A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.
- It's just five in the morning, but nevertheless it is light out.
Brezilya'yı seviyorum ama yine de Ukrayna'ya gidiyorum.
- I like Brazil, but nevertheless I'm going to the Ukraine.
Bununla birlikte deneyin başarılı olduğunu düşünüyorum.
- Nevertheless I think the experiment was successful.
Bununla birlikte, birçok kişi erken emekliliği tercih ediyor.
- Nevertheless, many are choosing early retirement.
Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.
- Nevertheless, I'm immensely proud.
Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek.
- In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
Tom bir öküz kadar güçlü ama buna rağmen bir korkak.
- Tom's as strong as an ox, yet nevertheless is a coward.
Biz oldukça önemsizdik ama buna rağmen müthiştik.
- We're quite insignificant, but awesome nevertheless.
No evening I had passed at Bly had the portentous quality of this one; in spite of which—and in spite also of the deeper depths of consternation that had opened beneath my feet—there was literally, in the ebbing actual, an extraordinarily sweet sadness.
He seems to be very angry all the time but at heart is is a very gentle person.