Kısacası, ben katılmıyorum.
- In short, I disagree.
Kısacası toplantı vakit kaybıydı.
- The meeting, in short, was a waste of time.
Kısacası toplantı vakit kaybıydı.
- The meeting, in short, was a waste of time.
Kısacası, tüm çabalarımız boşa gitti.
- In short, all our efforts resulted in nothing.
Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
- Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
Biz mali olarak sıkıntılıydık, uzun lafın kısası, biz iflastaydık.
- We were financially troubled, in short, we were bankrupt.
I had a look at your fridge, unscrewed the panels at the back and, in short, it's completely broken.
... And now it's quite a short list. ...
... short of breath. ...