İki adam yüz yüze görüştüler.
- Two men met face to face.
Onlar yüz yüze kalmalıdır.
- They must remain face to face.
Öğretmen ve ben karşı karşıya oturduk.
- The teacher and I sat down face to face.
Ben anne ve babamın katili ile karşı karşıyaydım.
- I was face to face with my parents' murder.