O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
- She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
Ona her yerde baktılar, ama hiçbir yerde bulamadılar.
- They looked everywhere for him, but couldn't find him anywhere.
Her tarafta insanlar var.
- We have people everywhere.
Her tarafım kaşınıyor.
- I feel itchy everywhere.
Her tarafta insanlar var.
- We have people everywhere.
Bunlar her yerde satılıyor.
- These are on sale everywhere.
Ayırdedilebilir bir işlev her yerde süreklidir.
- A function that is differentiable everywhere is continuous.
Köpeğim her yere benimle birlikte gider.
- My dog goes everywhere with me.
Polis her yere baktı ve Tom'la ilgili hiçbir iz bulamadı.
- The police looked everywhere and could find no trace of Tom.
I've looked everywhere in the house and still can't find my glasses.