O nereye giderse kaybolur.
- He gets lost wherever he goes.
O nereye giderse ünü onunla birlikte gider.
- His reputation goes with him wherever he goes.
Her nerede söylersen, Tom.
- Wherever you say, Tom.
Sen onun için nerede oda bulabilirsen kutuyu koy, lütfen.
- Put the box wherever you can find room for it, please.
Her nereye gitsem kameramı yanımda götürürüm.
- I take my camera with me wherever I go.
O her nereye gitse, köpek onu izledi.
- The dog followed him wherever he went.
Her nerede söylersen, Tom.
- Wherever you say, Tom.
O her nereye gitse, köpek onu izledi.
- The dog followed him wherever he went.
Her nereye gitsem kameramı yanımda götürürüm.
- I take my camera with me wherever I go.
Biz nerede olursa olsun bize yöneltilen teröre hızlı ve kararlı bir şekilde cevap yeteneğine sahip olacağız.
- We shall have the ability to respond rapidly and decisively to terrorism directed against us wherever it occurs.
Nerede olursa bir şekerleme yapabilirim.
- I can take a nap wherever.