in front of something

listen to the pronunciation of in front of something
English - Turkish

Definition of in front of something in English Turkish dictionary

in front of
önünde

Eyfel Kulesi'nin önünde bir düğün resmi istediler. - They wanted a wedding picture in front of the Eiffel Tower.

Evimin önünde bir postane var. - There is a post office in front of my house.

against
{e} karşı

Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz. - You should save some money against a rainy day.

Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum. - Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.

against
{e} aykırı

Uzlaşmak benim kurallarıma aykırıdır. - It's against my rules to compromise.

O, yasalara aykırıdır. - That's against the law.

against
{e} karşısında

Yen dolar karşısında yüzde 10 değer kazandı. - The yen appreciated 10 percent against the dollar.

Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor. - The yen is expected to lose value against the dollar.

against
ters olarak
against
{e} karşı: against the current akıntıya karşı. a vaccine against the flu gribe karşı bir aşı
in front of
karşısında

Öğretmen ödevimi sınıfın karşısında okumamı istedi. - The teacher asked me to read my paper in front of the class.

Her zaman TV'nin karşısındasın. - You're always in front of the TV.

in front of
in önünde
in front of
önü

Evimin önünde bir postahane var. - There is a post office in front of my house.

Araba, binanın önüne park edildi. - The car is parked in front of the building.

against
-e değecek şekilde
against
(Ticaret) mukabili
against
(Ticaret) karşılığı
against
karşılaştırarak
against
e karşı
against
karşı olmak

Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok. - You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.

in front of
önüne

Araba, binanın önüne park edildi. - The car is parked in front of the building.

Tom etmemesi gerektiğini bilmesine rağmen, arabasını yangın musluğunun önüne parketti. - Tom parked his car in front of a fire hydrant even though he knew he shouldn't.

against
-e doğru
against
-e karşı
in front of
karşılaştırmak
in front of me
önümde

İki erkek çocuğu önümde durdu. - Two boys stood in front of me.

O, tam önümde oturdu. - He sat right in front of me.

against
over against ona karşı
against
edat karşı
against
{e} aleyhinde, karşı: a vote against the
against
O adam reform düşmanıdır
in front of
-in önünde
in front of
önünde: in front of the building binanın önünde
English - English
against
in front of
At or near the front part of (something)

Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.

in front of
In the presence of, in view of (someone)

Not in front of the children!.

in front of
Located before, ahead of, previous to (someone or something)

Several people are in front of me in line. The woman next in front of me is older, probably in her fifties.

in front of
to the right of; under
in front of
prep [on the front side of something (He is standing ~ the house )] di depan
in front of
lobotomy n
in front of
before, located at the front of
in front of something

    Hyphenation

    in front of some·thing

    Turkish pronunciation

    în frʌnt ıv sʌmthîng

    Pronunciation

    /ən ˈfrənt əv ˈsəmᴛʜəɴɢ/ /ɪn ˈfrʌnt əv ˈsʌmθɪŋ/
Favorites