Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.
- Life is indeed a good thing.
O gerçekten çok zeki.
- He is very clever indeed.
Aslında o yer buradan uzakta gibi görünüyor.
- Indeed, that place does appear to be far from here.
Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.
- There was a spring indeed, but it was dry.
Doğrusunu söylemek gerekirse, o, dilini koparabilirdi.
- Indeed, he could have bitten off his tongue.
Doğrusu çok şey biliyorsunuz ama onları öğretmede iyi değilsiniz.
- Indeed you know a lot of things, but you're not good at teaching them.
Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.
- Life is indeed a good thing.
Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.
- Life is indeed a good thing.
Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.
- Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
I'm a great runner. Indeed!.
As a soccer player he is terrible indeed.
With fresh material, taxonomic conclusions are leavened by recognition that the material examined reflects the site it occupied; a herbarium packet gives one only a small fraction of the data desirable for sound conclusions. Herbarium material does not, indeed, allow one to extrapolate safely: what you see is what you get.