Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.
- You have a serious case of sunburn.
Sorun olursa, lütfen beni arayın.
- In case of trouble, please call me.
Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar vardır.
- There are some cases where this rule does not apply.
Bir deprem durumunda, gazı kapatın.
- In case of an earthquake, turn off the gas.
Tom bir spor çantası ve bir gitar çantası taşıyordu.
- Tom was carrying a duffel bag and a guitar case.
Makyaj çantamı bulamıyorum.
- I can't find my vanity case.
O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
- She is wrong in nine cases out of ten.
Bu olayı araştıracağım.
- I'm going to investigate this case.
Tom CD'yi kutusundan çıkardı ve onu çalara taktı.
- Tom took the CD out of its case and put it into the player.
Tom Mary'ye sarılabilmek için gitar kutusunu yere bıraktı.
- Tom put the guitar case down so he could hug Mary.
Polis davayla ilgili yeni kanıtlar ortaya çıkarmıştır.
- The police have uncovered new evidence related to the case.
Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu.
- The police found a cartridge case next to the body.
Tom gitar kılıfını açtı ve gitarını çıkardı.
- Tom opened his guitar case and took out his guitar.
Dan, Linda'yı yastık kılıfıyla boğdu.
- Dan strangled Linda with a pillow case.
Bir kasa bira almaya git.
- Go buy a case of beer.
Partimiz için on kasadan daha fazla biraya ihtiyacımız var.
- We need more than ten cases of beer for our party.
Ona, bu valizi üst kata taşıtacağım.
- I'll get him to carry this case upstairs.