in accordance with truth; truly

listen to the pronunciation of in accordance with truth; truly
English - Turkish

Definition of in accordance with truth; truly in English Turkish dictionary

true
doğru

Hikâye doğru görünüyor. - The story appears to be true.

Eğer o doğruysa mahvoldum demektir. - I'll be damned if it's true.

true
hakiki

Hakiki uyruğumuz insanoğludur. - Our true nationality is mankind.

true
{s} gerçek

Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım. - I'm ashamed to say that it's true.

Onun hikayesi gerçek görünüyor. - His story sounds true.

in accordance with
(Askeri) e uygun olarak
in accordance with
gereğince
in accordance with
-e göre
in accordance with
uyularak
in accordance with
(Kanun) münhasır olarak
in accordance with
-ile uyumlu
in accordance with
e oranla
in accordance with
nın gereğince
in accordance with
e göre
in accordance with
uyumlu
true
tam

Tom, Mary'nin söylediğinin gerçek olduğu ihtimalini tamamen görmezden gelemedi. - Tom couldn't completely rule out the possibility that what Mary said was true.

Öğretmenimiz kelimenin tam anlamıyla bir beyefendi. - Our teacher is a gentleman in the true sense of the word.

true
eksiksiz
true
katışıksız
true
sadık

Bu, Fadıl Sadık'ın gerçek hikayesidir. - This is the true story of Fadil Sadiq.

Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar. - Only those who change stay true to themselves.

true
halis
in accordance with
-e uygun olarak
in accordance with
göre

Oyunu yeni kurallarına göre oynadık. - We played the game in accordance with the new rules.

Japonya anayasasına göre imparator, Japon devletinin ve Japon halkının birliğinin sembolüdür. - In accordance with Japan's constitution, the emperor is a symbol of the Japanese state and the unity of the Japanese people.

in accordance with
-e göre, -e uygun olarak: Is this in accordance with your wishes? Bu isteklerinize göre mi? I acted in accordance with your instructions
in accordance with
uyarınca
in accordance with
(Avrupa Birliği) uygun olarak
true
hakikaten
true
gerçekten

O doğru olabilir ama gerçekten öyle düşünmüyorum. - That could be true, but I don't really think so.

Onlar Amerika'da herhangi birinin başkan olabileceğini söylüyorlar fakat belki gerçekten doğru değildir. - They say that in America anyone can become president, but perhaps that's not really true.

true
{s} hakiki, som: Is this true or imitation leather? Bu deri hakiki mi
true
{s} aslının aynı
true
{s} esaslı
true
hakiki sahi
true
tam olarak

Şey, bu tam olarak doğru değil. - Well, that's not quite true.

O tam olarak doğru değil. - That's not exactly true.

true
sadık kalarak
true
(sıfat) esaslı, gerçek, doğru, hakiki, sahi, tam, içten, aslının aynı, asıl, safkan
English - English
true
in accordance with
in agreement with, in accord with, in conformity with
in accordance with
in agreement with, complying with
in accordance with
A term used to imply that an activity, course of action, or statement complies with a law, regulation, standard, or reference document
in accordance with
per
in accordance with
as per
in accordance with truth; truly
Favorites