Hikâye doğru görünüyor.
- The story appears to be true.
Onun söylediği doğru.
- What he said is true.
Hakiki uyruğumuz insanoğludur.
- Our true nationality is mankind.
Söylenti gerçek olamaz.
- The rumor can't be true.
Onun meşgul olduğu gerçektir.
- That he was busy is true.
Öğretmenimiz kelimenin tam anlamıyla bir beyefendi.
- Our teacher is a gentleman in the true sense of the word.
İfade tamamen gerçek değil.
- The statement is not wholly true.
Bu, Fadıl Sadık'ın gerçek hikayesidir.
- This is the true story of Fadil Sadiq.
Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.
- Only those who change stay true to themselves.
Japonya anayasasına göre imparator, Japon devletinin ve Japon halkının birliğinin sembolüdür.
- In accordance with Japan's constitution, the emperor is a symbol of the Japanese state and the unity of the Japanese people.
Oyunu yeni kurallarına göre oynadık.
- We played the game in accordance with the new rules.
Bu gerçekten doğru değil.
- That's not really true.
Bunun gerçekten doğru olup olmadığına emin değilim.
- I'm not sure if this is really true or not.
O tam olarak doğru değil.
- That's not exactly true.
Şey, bu tam olarak doğru değil.
- Well, that's not quite true.