Ama cidden, ben gülerken bölüm 21 neredeyse beni ağlatıyordu.
- Seriously though, episode 21 made me almost cry while laughing.
Onun tarihsel ayrıntılar hakkında büyük bir bilgi deposu var fakat hayatta onun bir işe yaradığından cidden süphe duyuyorum.
- He has a great storehouse of knowledge about historical details but I seriously doubt that's of any use in life.
Onun hepsini yemeği ciddi olarak düşünüyor musun?
- Are you seriously thinking about eating all that?
Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
- Are you seriously thinking about divorce?
Tom neden önerimizi ciddiyetle kabul etmedi?
- Why wouldn't Tom take our offer seriously?
Hiçbir zaman bunu belli etmeyecek ama içinden ciddi bir şekilde endişeli olduğunu düşünüyorum.
- He'll never show it, but I think that deep down, he's seriously worried.
Sınavı geçmek istiyorsanız, ciddi bir şekilde çalışmalısınız.
- You should study seriously if you want to pass the exam.
Barney ağır şekilde yaralandı.
- Barney was wounded seriously.
Barney ağır şekilde yaralandı.
- Barney was wounded seriously.
O ağır yaralı değildi.
- She was not seriously injured.