Tom, Mary'nin gözlerine derin derin baktı.
- Tom looked deeply into Mary's eyes.
Bob o konuyu derin derin düşündü.
- Bob thought deeply about that matter.
Derin deniz fobisine sahip misin?
- Do you have deep sea phobia?
Denizin bu bölümü derin ve tehlikeli.
- This part of the sea is deep and dangerous.
Birtakım nüfuz sahibi arkadaşlarım var.
- I have a number of influential friends.
Tom, kendi veda yemeğinde birtakım müstehcen espriler yaptı ve bazı meslektaşları bundan rencide oldu.
- Tom told a number of off-colour jokes at his farewell dinner, and some of his colleagues were offended.
Birkaç arkadaş onu uğurladılar.
- A number of friends saw him off.
Birkaç yolcu yaralandı.
- A number of passengers were injured.
Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır.
- His novels are too deep for me.
Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.
- We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.
Fadıl, Leyla'dan bir dizi mektup aldı.
- Fadil received a number of letters from Layla.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
Bir miktar kitap çalındı.
- A number of books were stolen.
Tom'un bilgisayarı çöktü ve o bir miktar önemli belgeleri kaybetti.
- Tom's computer crashed and he lost a number of important documents.
Tom'un pes bir sesi var.
- Tom has a deep voice.
Sana yürekten âşığım.
- I'm deeply in love with you.
Onlar ona yürekten hayrandır.
- They admire her deeply.
I spoke with a number of them about it.
A number of people have commented on it.