in a lucky manner; by good fortune; fortunately

listen to the pronunciation of in a lucky manner; by good fortune; fortunately
English - Turkish

Definition of in a lucky manner; by good fortune; fortunately in English Turkish dictionary

luckily
iyi ki

İyi ki, Tom oradaydı. - Luckily, Tom was there.

Evet, benim dünyayı unuttuğum doğrudur. Ama senden başka kimin umurunda? İyi ki, onu kurtarmak için oradasınız! - Yes, it's true I've forgotten the world. Who cares about it but you? Luckily, you're there to save it!

luckily
allah'tan

Allah'tan Tom orada değildi. - Luckily, Tom wasn't there.

Allah'tan kimse yaralanmadı. - Luckily nobody got injured.

luckily
çok şükür

Çok şükür hava düzeldi. - Luckily, the weather turned out fine.

luckily
şansa bak ki

Şansa bak ki, biletleri dün almıştım. - Luckily, I was able to get the tickets yesterday.

luckily
şükür ki
luckily
şansa bakın ki
luckily
neyse ki

Neyse ki Tom Mary'i görmedi. - Luckily Tom didn't see Mary.

Neyse ki, Tom bazı ses yatırımları yaptı. - Luckily, Tom made some sound investments.

luckily
bereket versin ki

Bereket versin ki kimse öldürülmedi. - Luckily nobody got killed.

Bereket versin ki iki şoför de emniyet kemeri takıyordu. - Luckily, both of the drivers were wearing seat belts.

luckily
Allahtan

Allahtan, birincilik ödülünü kazandı. - Luckily, I won first prize.

Allahtan iki şoför de emniyet kemeri takıyordu. - Luckily, both of the drivers were wearing seat belts.

luckily
şans eseri

Şans eseri, Tom'un ödünç alabileceğim biraz parası vardı. - Luckily, Tom had some money I could borrow.

Şans eseri o beni görmedi. - Luckily he did not see me.

luckily
talihine
luckily
şansla
English - English
luckily
in a lucky manner; by good fortune; fortunately
Favorites