Onun bordür boyunca yürüdüğünü gördüm.
- I saw her walking along the kerb.
İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
Kamerayı yanına almayı unutma.
- Don't forget to take along the camera.
Köpeğimi yanımda getireceğim böylece onunla tanışabilirsin. Ne! Buraya hayvan getirmeye yeltenme!
- I'll bring my dog along, so you can meet him. What?! Don't you dare bring that animal here!
Tom'u kim buraya davet etti?
- Who invited Tom along?
Eğer istiyorsan bizimle birlikte gelebilirsin.
- Come along with us if you like.
Biz genellikle sabahları birlikte sahil boyunca bir yürüyüş yapardık.
- We often took a walk along the seashore together in the morning.
Yanında okuyacak bir şey getir.
- Bring along something to read.
Arkadaşını yanında getir.
- Bring along your friend.
Tokyo'nun yanı sıra Osaka bir ticaret merkezidir.
- Along with Tokyo, Osaka is a center of commerce.