John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- John tried in vain to solve the problem.
Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım.
- I tried to keep in with her in vain.
Ağlamamak için boş yere çabaladı.
- She tried in vain not to cry.
Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler.
- They attempted in vain to bribe the witness.
Thou shalt not take the name of the LORD thy God in vain.