Ben hastaydım, aksi halde toplantıya katılırdım.
- I was ill, otherwise I would have attended the meeting.
O sıkı çalıştı; aksi halde sınavda başarısız olurdu.
- He worked hard; otherwise he would have failed in the examination.
Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
- I'm busy, otherwise I'd accept your invitation.
Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
- I am busy; otherwise I would accept your invitation.
Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
- I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
- Now that I am a teacher, I think otherwise.
Yemek çok lezzetli değildi ama bunun dışında parti bir başarıydı.
- The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.
Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
- Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
- I tried to convince Tom otherwise.
Başka türlü düşünemiyorum.
- I can't think otherwise.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Hızlı koş, yoksa otobüsü kaçırırsın.
- Run fast, otherwise you will miss the bus.