imprison, put in prison, incarcerate, jail, detain

listen to the pronunciation of imprison, put in prison, incarcerate, jail, detain
English - Turkish

Definition of imprison, put in prison, incarcerate, jail, detain in English Turkish dictionary

prison
{i} delik

Mahkûm cezaevi duvarının altında bir delik açtı. - The prisoner dug a hole under the prison wall.

prison
hapishane

Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu. - When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.

Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak. - By the time you get out of prison, she'll have been married.

prison
cezaevi

Cezaevi suçluları islah eder mi? - Does prison reform criminals?

Tom on yıl önce cezaevinde öldü. - Tom died in prison ten years ago.

prison
tutukevi
prison
{i} hapis

Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak. - By the time you get out of prison, she'll have been married.

Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır. - It surprises most people to find out that the prison warden is a woman.

prison
{i} hapsetme
prison
(Askeri) CEZAEVİ: Hapis cezasına çarpılanların kapatıldıkları yer
prison
hapset
prison
prison breaker hapishane kaçağı
prison
hapsetmek
prison
{i} kodes
English - English
{f} prison
imprison, put in prison, incarcerate, jail, detain
Favorites