Çin bana birçok farklı izlenimler verir.
- China gives me many different impressions.
İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.
- First impressions are the most lasting.
Ben gerçekten onları hayran bırakmak istiyorum.
- I really want to impress them.
Ben gerçekten onu hayran bırakmak istiyorum.
- I really want to impress him.
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
İzlenimin nedir, doktor?
- What's your impression, doctor?
İzlenimin nedir, doktor?
- What's your impression, doctor?
-O reklam güçlü bir izlenim bırakıyor-Özellikle müzik.O, kafanın içinde kalıyor.
- That commercial makes a strong impression - especially the music. It stays in your head.
O gün bende derin bir etki bıraktı.
- That day left a deep impression on me.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Beni etkilemekten asla vazgeçmiyorsun.
- You never cease to impress me.
Seni etkilemek istiyordum.
- I wanted to impress you.
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
- Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
Sergi çok etkileyiciydi.
- The exhibition was very impressive.
Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
- I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
- I get the impression that you aren't telling the truth.
O zamanlar genç ve hassastım.
- I was young and impressionable at that time.
Genç insanlar çok hassastır.
- Young people are very impressionable.
İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.
- First impressions are the most lasting.
Onun hakkında izlenimlerin neydi?
- What were your impressions of it?
Sergi çok etkileyiciydi.
- The exhibition was very impressive.
Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
- I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
You impressed me with your command of Urdu.
Such admonitions, in the English of the Authorized Version, left an indelible impress on imaginations nurtured on the Bible .
We impressed our footprints in the wet cement.
That first view of the Eiger impressed itself on my mind.
The liner was impressed as a troop carrier.
Henderson impressed in his first game as captain.
His head made an impression on the pillow.
What is your impression of Beatles' music?.