Tom sabırsızlıkla bekledi.
- Tom waited impatiently.
Tom sabırsızlıkla kornaya bastı.
- Tom honked the horn impatiently.
Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was very impatient to see his daughter.
Tatoeba'nın yeni sürümünü görmeye çok sabırsızlanıyorum.
- I'm very impatient to see the new version of Tatoeba.
Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.
- Children are often impatient and restless.
Tom çok sabırsız, sinirli bir kişi.
- Tom's a very impatient, angry person.