Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole.
- Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
Utopia today means a realisable impossibility.
- Bugün ütopya gerçekleşebilir bir imkansızlık anlamına geliyor.
I live above my means.
- İmkanlarımın üstünde yaşıyorum.
There's no way I can handle this by myself.
- Tek başıma bununla başa çıkabilmemin imkanı yok.
This is your only chance.
- Bu senin yegâne imkâniyetin.
Tom's trying to make the impossible possible.
- Tom imkansızı mümkün hale getirmeye çalışıyor.
It's impossible to anticipate every possible situation.
- Her mümkün durumu tahmin etmek imkansızdır.
In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
- Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
- Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.