ilkin

listen to the pronunciation of ilkin
Turkish - English
initially
start with
firstly
first; first off, to begin with; at first, in the beginning, at the outset
first, firstly, in the first place; at first, at the beginning, initially
first of all
ilk
initial

My initial assumption was correct. - Benim ilk varsayımım doğruydu.

The initial symptoms of the disease are fever and sore throat. - Hastalığın ilk belirtileri ateş ve boğaz ağrısı.

ilk
preliminary
ilk
first

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star. - İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.

ilkin ağızlılar
(Hayvan Bilim, Zooloji) protostomia
ilkin böcekleri
(Hayvan Bilim, Zooloji) palaeoptera
ilk
early

Bill got up so early that he caught the first train. - Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.

This is the house where I lived in my early days. - Burası benim ilk günlerimi yaşadığım evdir.

ilk
maiden

My first name is Mary and Poppins is my maiden name. - İlk adım Mary'dir, Poppins ise benim kızlık soyadım.

The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship. - Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.

ilk
pristine
ilk
precursor
ilk
(Bilgisayar) from

I had a call from her for the first time in a long time. - Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.

This is the first time I've ever accepted a gift from a customer. - Bu bir müşteriden hediye kabul ettiğim ilk an.

ilk
former

Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former. - Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.

The former half of the film was dull. - Filmin ilk yarısı sıkıcıydı.

ilk
(Bilgisayar) default
ilk
prot-
ilk
before time
ilk
prime

Tom is our prime suspect. - Tom bizim ilk şüphelimiz.

You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest. - Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.

ilk
proto-
ilk
top

This song is number eleven in my top ten. - Bu şarkı benim ilk onumda on bir numara.

What's your favorite song in last year's top 100? - Geçen yılın ilk 100'ünde en sevdiğiniz şarkı nedir?

ilk
(Bilgisayar) start

The first term starts in April. - İlk dönem nisanda başlar.

You can adjust game configuration options when starting the game for the first time. - Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.

ilk
(Gıda) primer
ilk
(Bilgisayar) use first
ilk
(Biyokimya) precurcer
ilk
(Denizbilim) precorser
ilk
primordial
ilk
primus
ilk
primary

Layla was Fadil's primary girlfriend. - Leyla, Fadıl'ın ilk kız arkadaşıydı.

This problem is too difficult for primary school children to solve. - Bu problem, ilkokul çocuklarının çözmeleri için çok zordur.

ilk
pre-
'anfangs başlangıçta, ilkin
'Anfangs at the beginning, the first
ilk
{s} primitive

Magic plays an important part in primitive society. - Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.

In primitive societies barter was used. - İlkel toplumlarda takas kullanılmıştır.

ilk
first ever

Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba. - # 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.

The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner. - Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.

ilk
the very first

I fell in love with Mary the very first time I saw her. - Onu ilk kez gördüğümde Mary'ye aşık oldum.

From the very first time I saw her, I knew she was different. - Onu gördüğüm ilk andan beri, onun farklı olduğunu biliyordum.

ilk
first-ever
ilk
initiative
ilk
first, for the first time: Onu ilk gördüğünde altmış yaşındaydı. When she first saw him he was sixty years old
ilk
primal
ilk
elementary

I've loved French cakes since elementary school. - Ben ilkokuldan beri Fransız keklerini severim.

Elementary school children go to school for a term of six years. - İlkokul çocukları, altı yıllık bir dönem için okula giderler.

ilk
original

Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder. - Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.

Who were the original people here? - Buranın ilk insanları kimlerdi?

ilk
first; initial, beginning; elementary, preliminary, primary; former
ilk
premier
ilk
the first (in a series or in time): romanlarından ilki the first of his novels
ilk
initiatory
ilk
opening
ilk
first (in a series or in time): ilk işi his first task. ilk defa the first time
ilk
beginning

It was then the beginning of spring. - O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.

At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now. - İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.

ilk
proto
ilk
fore

The crocus is a forerunner of spring. - Safran ilkbaharın bir müjdecisidir.

Is this your first foreign trip? - Bu senin ilk yurt dışı seyahatin mi?

English - English

Definition of ilkin in English English dictionary

ilk
A type, race or category; a group of entities that have common characteristics such that they may be grouped together

“Hinkydink” or “Bathhouse John,” or others of that ilk, were proprietors of the most notorious dives in Chicago.

ilk
The same
ilk
{s} same; each
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk
ilk
Same; each; every
ilk
The kind or class of people that resemble, behave in a manner similar to, or are of the same social status as a certain person
ilk
{i} category, class, kind
ilk
If you talk about people or things of the same ilk, you mean people or things of the same type as a person or thing that has been mentioned. He currently terrorises politicians and their ilk on `Newsnight' Where others of his ilk have battled against drugs, Gabriel's problems have centred on his marriage. = kind. Word History: When one uses ilk, as in the phrase men of his ilk, one is using a word with an ancient pedigree even though the sense of ilk, "kind or sort," is actually quite recent, having been first recorded at the end of the 18th century. This sense grew out of an older use of ilk in the phrase of that ilk, meaning "of the same place, territorial designation, or name." This phrase was used chiefly in names of landed families, Guthrie of that ilk meaning "Guthrie of Guthrie." "Same" is the fundamental meaning of the word. The ancestors of ilk, Old English ilca and Middle English ilke, were common words, usually appearing with such words as the or that, but the word hardly survived the Middle Ages in those uses. Variant of ilka. a particular type = kind of that/his/their etc ilk (ilk (12-19 centuries), from ilca)
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk"
ilk
pron. each; identical, alike
Turkish - Turkish
Başta, başlangıçta, önce, iptida
Başta, başlangıçta, önce, iptida: "Rıza da ilkin onlara katılmış gidiyorken birden vazgeçti."- H. Taner
Başlangıçta yer alan
ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı: "Gözlerini açınca ilk işi saatine bakmak oldu."- Y. K. Karaosmanoğlu
ilk
Bektaşiler'in bir nazım türü olan nefese verdikleri ad
ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni
ilk
Başlangıçta yer alan
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni: "İnsanı insan yapan duyguların ilkidir aşk."- N. Cumalı
ilk
Birinci olarak, en başta
English - Turkish

Definition of ilkin in English Turkish dictionary

ilk
tür
ilk
of that ilk aynı türden
ilk
cins
ilk
{i} tip
ilk
sınf
ilk
{i} çeşit
ilkin
Favorites