Where he will live doesn't interest us.
- Onun nerede yaşadığı bizi ilgilendirmiyor.
I have something that might interest you.
- Seni ilgilendirebilecek bir şeyim var.
I wanted to learn Esperanto, because it interested me very much.
- Ben Esperanto öğrenmek istedim, çünkü beni çok ilgilendiriyordu.
Is there something that interested you?
- Seni ilgilendiren bir şey var mı?
The man is not concerned in this project.
- Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
They are concerned with the project also.
- Onlar da proje ile ilgileniyorlar.
To tell the truth, this matter does not concern it at all.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
The man is not concerned in this project.
- Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all.
- Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.
He goes in for whatever he finds interesting at the moment.
- O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.