Definition of ilgi in Turkish English dictionary
- attention
Tom and Mary don't have much time to talk together. Their children are always demanding their attention.
- Tom ve Mary'nin birlikte konuşmak için çok zamanı yok. Onların çocukları, her zaman onların ilgisini istiyorlar.
Tom always wants to be the center of attention.
- Tom her zaman ilgi odağı olmak ister.
- interest
He has no interest in politics.
- Onun politikaya ilgisi yok.
It seems interesting to me.
- O bana ilginç görünüyor.
- relevance
Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial.
- İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir.
Relevance is a key element in communication.
- İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur.
- relevancy
- concern
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
This does not concern you at all.
- Bu seni hiç ilgilendirmez.
- care
A good workman always takes care of his tools.
- İyi bir işçi her zaman aletleriyle ilgilenir.
Who will take care of the baby?
- Bebekle kim ilgilenecek?
- relevant
I thought his opinion was relevant.
- Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.
The content of his speech is not relevant to the subject.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
- interesse
- concerns
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
It concerns the State.
- Bu devleti ilgilendiriyor.
- connecting link
- countenance
- thought
Tom never told me he was having suicidal thoughts.
- Tom bana intiharla ilgili düşüncelere sahip olduğunu asla söylemedi.
I thought his opinion was relevant.
- Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.
- relationship
My relationship with Tom is none of your business.
- Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.
My relationship with Tom isn't your concern.
- Tom'la olan ilişkim seni ilgilendirmez.
- liking
- relation
Tom isn't interested in a relationship.
- Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business.
- İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.
- attachment
- reference
I apologize that I'm not able to give a better reference to this work.
- Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.
I copied down several useful references on gardening.
- Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım.
- relation, connection, bearing; concern, interest; care, attention; affinity
- bearing
- connexion
- affinity
- involvement
Tom denied any involvement in the killing.
- Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı.
- solicitude
- chem. affinity
- curiosity
- connection
I have no connection the matter.
- Konuyla hiçbir ilgim yok.
Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
- Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
- respect
With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company.
- Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.
With respect to these letters, I think the best thing is to burn them.
- Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.
- relation, connection; relevance
- regard
I'd like to point out some problems regarding your suggestion.
- Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.
Do you have anything to say with regard to this matter?
- Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
- interest, concern
- relativeness
- sympathy
- pertinence
- bug
- rapport
- sympathies
- tieup
- relatedness
- ilgi çekici
- interesting
The magazine you lent me is very interesting.
- Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
Why sentences? …you may ask. Well, because sentences are more interesting.
- Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
- ilgi çekme
- appeal
- ilgi uyandıran
- compelling
That's a very compelling story.
- Bu çok ilgi uyandıran bir hikaye.
- ilgi cümleciği
- relative
- ilgi zamiri
- relative
- ilgi çekmek
- to attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi grubu
- interest
- ilgi adılı
- (Dilbilim) pronoun
- ilgi adılı
- (Dilbilim) relative pronoun
- ilgi alanları
- interests
- ilgi alanı
- area of interests
- ilgi alanı
- field of interest
- ilgi alanı
- province
- ilgi alanı
- area of interest
- ilgi alanı bilgisi
- domain knowledge
- ilgi cumlecikleri
- (Dilbilim) relative clauses
- ilgi duymak
- take interest in
- ilgi duymak
- interested
- ilgi duymak
- to be interested
- ilgi duymak
- be interested in
- ilgi duymak
- be interested
- ilgi duymayan
- uninterested
- ilgi gerektiren
- demanding
- ilgi görmek
- get attention
- ilgi görmek
- attract attention
- ilgi görmek
- draw interest
- ilgi göstermek
- take an interest in
- ilgi göstermek
- show interest
- ilgi göstermemek
- be indifferent to
- ilgi kurmak
- (Bilgisayar) refer
- ilgi merkezi
- focal point
- ilgi merkezi
- limelight
- ilgi odağı
- focus of interest
- ilgi odağı olmak
- be the centre of attraction
- ilgi odağı olmak
- be spotlighted
- ilgi odağı olmak
- be in the limelight
- ilgi odağı olmak
- be the center of interest
- ilgi toplamak
- arouse interest
- ilgi uyandırma
- arouse interest
- ilgi uyandırmak
- spark
- ilgi uyandırmak
- entrance
- ilgi çeken kimse
- draw
- ilgi çeken olay
- draw
- ilgi çekici
- challenging
It is challenging and I am learning a lot.
- O ilgi çekici ve ben çok şey öğreniyorum.
This is a very challenging obstacle course.
- Bu çok ilgi çekici bir engel parkuru.
- ilgi çekici
- attracted
He's attracted to Asian girls.
- O Asyalı kızlar için ilgi çekici.
Tom seems attracted to Mary.
- Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor.
- ilgi çekici
- quicken the pulse
- ilgi çekmek
- spotlight
- ilgi çekmek
- attract one's attention
- ilgi çekmek
- catch one’s attention
- ilgi çekmek
- make a splash
- ilgi çekmek
- attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi çekmek
- arouse interest
- ilgi alanı
- interest
Tom has a wide range of interests.
- Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- ilgi duymak
- Be interested (in), take interest in
- ilgi eki
- additional interest of
- ilgi gören
- Interesting, attractive, absorbing, intriguing
- ilgi gösterme
- attention
- ilgi ile karşılanabilecek haber
- news could be against the interest
- ilgi ve dikkat çekici olma durumu
- state interest and be attractive
- ilgi, menfaat
- interests, interests
- ilgi, özen
- attention, attention
- ilgi adılı
- relative pronoun ilgi zamiri
- ilgi alanı
- pursuit
- ilgi alanı
- domain
- ilgi alanı sınırları
- (Hukuk) purview
- ilgi alaında olmayan sinyal
- (Askeri) signal not of interest
- ilgi anketleri
- (Pisikoloji, Ruhbilim) interest inventories
- ilgi cetveli
- (Ticaret) affinity diagram
- ilgi cümleciği
- relative clause
- ilgi duymak
- give importance to
- ilgi duymak
- to be interested (in), to take interest in
- ilgi duymak
- care
- ilgi duymak
- to be interested in
- ilgi duymak
- go in for
- ilgi duymama
- incuriosity
- ilgi duymamak
- show no interest
- ilgi duymamak
- be uninterested in
- ilgi eki gram
- the suffix added to nouns and pronouns (e.g. dünkü, onlarınki)
- ilgi eylemi
- (Dilbilim) linking verb
- ilgi grubu
- (Ticaret) community of interest
- ilgi görmemek
- fall flat
- ilgi gösterilmeyen
- uncared
- ilgi göstermek
- to show interest in
- ilgi göstermek
- to show interest
- ilgi göstermek
- develop
- ilgi imlemesi
- (Denizbilim) affinity labeling
- ilgi imlemesi
- (Denizbilim) covalent labeling
- ilgi işareti; muhabere işletme talimatları; uzayda cisimlerin teşhisi
- (Askeri) signal of interest; signal operating instructions; space object identification
- ilgi kanunu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) law of interest
- ilgi konusu
- point of interest
- ilgi merkezi
- center of interest
- ilgi merkezi
- center of attraction
- ilgi odağı
- limelight
- ilgi odağı
- center of attraction
- ilgi odağı
- center of interest
- ilgi sahası
- (Askeri) area of interest
- ilgi süreci; öğretim programı
- (Askeri) period of interest; program of instruction
- ilgi takibi
- (Askeri) track of interest
- ilgi toplamak
- to arouse interest
- ilgi toplamak
- to attract attention
- ilgi uyandırmak
- (Hukuk) aroused considerable interest
- ilgi uyandırmak
- be of interest
- ilgi ve aksaklık raporlama sistemi
- (Askeri) concern and deficiency reporting system
- ilgi yantümcesi
- relative clause
- ilgi yaymçözümü
- (Kimya) affinity chromatography
- ilgi zamiri
- relative pronoun ilgi adılı
- ilgi zamiri gram. possessive pronoun
- (e.g. onunki)
- ilgi çeken dava
- cause celebre
- ilgi çeken kimse
- cynosure
- ilgi çeken oyun
- drawcard
- ilgi çeken oyun
- drawing card
- ilgi çeken şey
- interest
- ilgi çekici
- absorbing
- ilgi çekici
- interesting, gripping
- ilgi çekici
- intriguing
That actually sounds intriguing.
- O aslında ilgi çekici görünüyor.
That's quite intriguing.
- O oldukça ilgi çekici.
- ilgi çekici
- attractive
What do you find attractive about her?
- Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin?
- ilgi çekici bir şekilde
- grippingly
- ilgi çekici bir şekilde
- spectacularly
- ilgi çekici program
- drawing card
- ilgi çekici şey
- draw
- ilgi çekici şey
- goody
- ilgi çekmek
- to arouse interest
- ilgi çekmek
- draw attention
- ilgi çekmek için dikkat çekici giyinmek
- camp
- ilgi çekmeye çalışan
- (Argo) drama queen
- ilgi çekmeye çalışan kimse
- showman
- ilgi çekmeyen
- uninteresting
She found the evening boring and uninteresting, in short, a waste of time.
- O, akşamı sıkıcı ve ilgi çekmeyen, kısaca, bir zaman kaybı buldu.
- geçici ilgi
- fad
- ilgi çeken
- attractive
- life karşı ilgi
- (Tekstil) fiber affinity
- çekmek (dikkat/ilgi)
- draw
- marazi şeylere ilgi duyan
- morbid
- ilgi duymak
- nibble at
- ilgi çekici
- gripping
- ilgi çekici
- engrossing
- ilgi çekme
- interest
- ilgi çekmek
- pack in
- gönül okşayıcı söz, ilgi gösterici söz
- hearts of endearment, words of interest pointer
- göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz
- thanks for your interest
- ilgi alanı
- subject of interest
- ilgi çekmek
- take an interest in
- ilgi çekmek
- take interest in
- İlgi
- ınterest
He has no interest in politics.
- Onun politikaya ilgisi yok.
I found this book very interesting.
- Bu kitabı çok ilginç buldum.
- aşırı ilgi duymak
- be caught up in
- başka ilgi çekici neler var
- What other interesting things are there to see
- belirlenmiş ilgi sahası
- (Askeri) named area of interest
- biraz ilgi göstermek
- give some thought to
- biraz ilgi göstermek
- have some thought to
- bireysel ilgi ve yetersizlik
- (Askeri) individual concern and deficiency
- birçok şeye ilgi duyan adam
- man of wide interests
- ciddi olarak hasta veya yaralı; istihbarat ilgi beyanı
- (Askeri) seriously ill or injured; statement of intelligence interest
- dışa yönelik ilgi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) extrinsic interest
- erkek çocuğu için ilgi çekici bir oyuncak arıyorum
- I would like an interesting game for a boy
- esas ilgi
- (Askeri) primary interest
- gereken ilgi
- necessary interest
- gereken ilgi
- necessary concern
- günlük ilgi ve dikkat
- ordinary care
- havada önleme; hava tecridi; ilgi sahası
- (Askeri) airborne interceptor; air interdiction; area of interest
- ilgi göstermek
- (deyim) sit up
- ilgi çeken
- splashy
- ilgi çekici
- catchy
- istihbarat ilgi sahası
- (Askeri) intelligence area of interest
- karşı cinse ilgi duyan
- straight
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- heterosexual
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- hetero
- kimyasal ilgi
- chemical affinity
- marazi şeylere aşırı ilgi
- morbidness
- politikaya ilgi duymayan
- unpolitical
- özel ilgi
- speciality
- özel ilgi gemisi
- (Askeri) special interest vessel
- özel ilgi hedefi
- (Askeri) special interest target
- İlgi alanı
- (Askeri) area of interest