I would like to improve my French but I really have no time.
- Fransızcamı ilerletmek istiyorum ama gerçekten hiç vaktim yok.
I want to improve my English.
- Ben İngilizcemi ilerletmek istiyorum.
She wants to go to Beijing to further her career.
- O, kariyerini ilerletmek için Pekin'e gitmek istiyor.
We need to move forward.
- İlerlememiz gerekiyor.
Move forward one step.
- Bir adım ileriye ilerle.
He has no distinct idea of how to proceed.
- Onun nasıl ilerleyeceği konusunda hiçbir belirgin fikri yok.
We'll proceed exactly as you suggest.
- Tam olarak önerdiğiniz gibi ilerleyeceğiz.
The ship proceeded to her destination.
- Gemi hedefine doğru ilerledi.
Do you want to get ahead in English?
- İngilizcede ilerlemek istiyor musun?
Go ahead and ask Tom.
- İlerleyin ve Tom'a sorun.
I suppose it makes sense to go ahead and pay the bill right now.
- İlerlemek ve faturayı hemen ödemek sanırım mantıklı olur.
Time passed rapidly and the work didn't advance at all.
- Zaman hızla geçti ve iş hiç ilerlemedi.
The army advanced up the hill.
- Ordu tepeye kadar ilerledi.
They advanced to the river.
- Nehire doğru ilerlediler.
The army advanced up the hill.
- Ordu tepeye kadar ilerledi.
The event was forgotten in progress of time.
- Zamanın ilerlemesiyle olay unutuldu.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.