Definition of ilerici in Turkish English dictionary
- progressive
I'm pretty progressive.
- Ben oldukça ilericiydim.
Hey, remember the progressive one?
- Hey, ilerici olanı hatırlıyor musunuz?
- progressivist
- receptive
- progressivist; progressive
- go ahead!
- (a) progressive, (a) progressivist
- progressive (person, idea, action)
- ileri
- advanced
He is taking an advanced course in Esperanto.
- O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
- ileri
- {s} forward
Tom took a step forward.
- Tom ileriye doğru bir adım attı.
The men began to march forward.
- Adamlar ileri doğru yürümeye başladılar.
- ilerici hareket
- (Politika, Siyaset) progressive movement
- ilerici kimse
- progressist
- ilerici kimse
- progressionist
- ilerici parti
- progressive party
- İlerici Demokratlar Grubu
- (Hukuk) group of European Progressive Democrats
- ileri
- ahead
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
A gas station is one kilometer ahead.
- Benzin istasyonu bir kilometre ileride.
- ileri
- advanced; beyond the elementary stage; ahead of others
- ileri
- {s} high
- ileri
- sophisticate
- ileri
- future
He wants to be a policeman in the future.
- İleride polis olmak istiyor.
She set it aside for future use.
- O, onu ileride kullanmak üzere bir kenara koydu.
- ileri
- on
- ileri
- the future part
- ileri
- way out
- ileri
- next
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
- ileri
- (Bilgisayar) advance
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women.
- Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.
- ileri
- forward part
- ileri
- pro-
- ileri
- along with
- ileri
- (Bilgisayar) forward to
- ileri
- further
She can swim further than I can.
- O benden daha ileriye yüzebilir.
I'm too tired to walk any further.
- Daha ileri yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
- ileri
- beyond
- ileri
- onwards
- ileri
- forth
Tom is pacing back and forth.
- Tom ileri geri adımlıyor.
Jim and Mike threw the ball back and forth.
- Jim ve Mike topu ileri ve geri attı.
- ileri
- the future, the time yet to come; the time which lies just ahead: İlerimiz kış. Winter is just around the corner. İleriyi hiç düşünmedin mi? Haven't you ever thought about the future?
- ileri
- higher
- ileri
- front part, forward part; future, the future part, the part to come; forward; advanced; (saat) fast; forward, forth, ahead
- ileri
- (Askeriye) advance, forward, situated near the front: ileri komuta yeri advance command post
- ileri
- the front, the area or part which lies to the front: Trenin ilerisini göremiyoruz. We can't see the front section of the train
- ileri
- the next part (of a road, a course, a job): İlerimizde deniz vardı. In front of us lay the sea. Yolun ilerisi çok virajlı. The next part of the road is full of curves. Bu işin ilerisi pek kolay olmaz. The next part of this job won't be very easy
- ileri
- ahead of, before, (something) which precedes: Tacimah bizden ileri sınıflardan birindeydi. Tacimah was in one of the classes ahead of us
- ileri
- forward, forwards, to the front; out in front; onward, onwards
- ileri
- fast (clock, watch, etc.): Saatim iki dakika ileri. My watch is two minutes fast
- ileri
- onward
- ileri
- forrader
- ileri
- advanced , forward
- ileri
- forwards
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
Forwards! Without stopping without fearing!
- İleri! Durmadan, korkmadan!
- ileri
- along
- ileri
- sophisticated
- ileri
- advanced (age, years): Hoşkadem oldukça ileri bir yaşta aşka düştü. Hoşkadem fell in love at a rather advanced age
- ileri
- (saat) fast
- ileri
- Forward!/Onward!
- ileri
- progressive
I'm pretty progressive.
- Ben oldukça ilericiydim.
Tom is very progressive, isn't he?
- Tom çok ilerici, değil mi?
- ileri
- wayout
- ileri
- up