These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
There was a great gap between the views of the two.
- Bu ikisinin görüşü arasında büyük bir uçurum vardı.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
Sam is two years younger than Tom.
- Sam Tom'dan iki yaş küçük.
I am married and have two children.
- Evliyim ve iki çocuğum var.
Both the brothers were out.
- Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.
Tom and his sister are both students at this university.
- Tom ve kız kardeşi her ikisi de bu üniversitede öğrenciler.
Either skillful or lazy. But not both.
- Ya becerikli ya da tembel ama her ikisi değil.
Do you want to go out or stay at home? Either is OK with me.
- Dışarı çıkmak mı yoksa evde kalmak mı istiyorsun? Her ikisi de benim için uygun.
Both my parents are at home now.
- Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.
Both the brothers were out.
- Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
- 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
He's only a couple of years older than me.
- O benden yalnızca iki yaş büyük.
We had a couple glasses of wine.
- İki bardak şarabımız vardı.
Only in love are unity and duality not in conflict.
- Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
He wants to eat both of them.
- O, onların her ikisini de yemek istiyor.
Both of them are very cute.
- Onların her ikisi de sevimli
Either skillful or lazy. But not both.
- Ya becerikli ya da tembel ama her ikisi değil.
I don't know either girl.
- Kızların her ikisini de tanımıyorum.
Both of my parents were brought up in the country.
- Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
Both of them went to the window to look outside.
- Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
Tom sings at this bar a couple of times a week.
- Tom bu barda haftada iki kez şarkı söyler.
See you in a couple of minutes.
- İki dakika içinde görüşürüz.
Either way will lead you to the station.
- Her iki yol da seni istasyona götürecektir.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
Hold the vase with both hands.
- Vazoyu iki elinle tut.
Both my parents are at home now.
- Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
Tell me which of the two cameras is the better one.
- İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.
Both of Tom's parents died when he was just a baby, so he doesn't remember either one of them.
- Tom'un ebeveynlerinin her ikisi de o sadece bir bebekken öldüler bu yüzden onlardan herhangi birini hatırlamıyor.
Do you want to go out or stay at home? Either is OK with me.
- Dışarı çıkmak mı yoksa evde kalmak mı istiyorsun? Her ikisi de benim için uygun.
Tom and Mary are a musical duo.
- Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.
Tom and Mary were both ambitious.
- Tom ve Mary her ikisi de hırslı.
Tom and Mary are both ambitious, aren't they?
- Tom ve Mary ikisi de hırslı, değil mi?
We'll have to double our budget for next year.
- Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.