ikisi

listen to the pronunciation of ikisi
Turkish - English
(Bilgisayar) second
the two (of them)
(Bilgisayar) two

These two are standing abreast. - Bu ikisi yan yana duruyor.

Either of the two must go. - İkisinden biri gitmeli.

the two

There was a great gap between the views of the two. - Bu ikisinin görüşü arasında büyük bir uçurum vardı.

Either of the two must go. - İkisinden biri gitmeli.

iki
two

Sam is two years younger than Tom. - Sam Tom'dan iki yaş küçük.

I am married and have two children. - Evliyim ve iki çocuğum var.

ikisi de
both

Both the brothers were out. - Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.

Tom and his sister are both students at this university. - Tom ve kız kardeşi her ikisi de bu üniversitede öğrenciler.

ikisi arasında
in between
ikisi de
either

Either skillful or lazy. But not both. - Ya becerikli ya da tembel ama her ikisi değil.

Do you want to go out or stay at home? Either is OK with me. - Dışarı çıkmak mı yoksa evde kalmak mı istiyorsun? Her ikisi de benim için uygun.

ikisi de değil
neither
ikisi ortası
middle way
ikisi ortası
middle ground
ikisi ortası
middle of the road
ikisi ortası
mediate
ikisi arası
1. neither one nor the other, a combination of the two. 2. (someone, something) who/which is a mixture of the two
ikisi bir arada
two in a row
ikisi bir kapıya çıkar
(Konuşma Dili) They both amount to the same thing
ikisi bir kazanda kaynamamak
not to get along together
ikisi de
both (of them)
ikisi de birbirinden zor iki seçenek
dilemma
ikisi için
a deux
ikisi ortası
the golden mean
ikisi ortası/sinin ortası
1. (someone, something) which is a blend of the two. 2. a blend of the two. 3. middle ground, middle of the road; middle way, middle path
ikisi the two
(of them)
her ikisi
both

Both my parents are at home now. - Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.

Both the brothers were out. - Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.

iki
brace

The orthodontist told him he'd need braces for at least two years. - Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.

iki
twain

Your words split my heart in twain. - Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.

iki
number 2

The number 2015 is represented as 11111011111 in binary. - 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.

iki
{i} couple

He's only a couple of years older than me. - O benden yalnızca iki yaş büyük.

We had a couple glasses of wine. - İki bardak şarabımız vardı.

iki
bi
iki
{s} dual

Only in love are unity and duality not in conflict. - Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.

her ikisi
both of them

He wants to eat both of them. - O, onların her ikisini de yemek istiyor.

Both of them are very cute. - Onların her ikisi de sevimli

her ikisi
either

Either skillful or lazy. But not both. - Ya becerikli ya da tembel ama her ikisi değil.

I don't know either girl. - Kızların her ikisini de tanımıyorum.

her ikisi de
both of

Both of my parents were brought up in the country. - Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

Both of them went to the window to look outside. - Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.

her ikisi de
both and
iki
duo-
iki
a couple of

Tom sings at this bar a couple of times a week. - Tom bu barda haftada iki kez şarkı söyler.

See you in a couple of minutes. - İki dakika içinde görüşürüz.

iki
bi-
iki
(Tıp) dipole
iki
either

Either way will lead you to the station. - Her iki yol da seni istasyona götürecektir.

Either of the two must go. - İkisinden biri gitmeli.

iki
deux
iki
eucre
iki
di-
iki
dyad
iki
both

Hold the vase with both hands. - Vazoyu iki elinle tut.

Both my parents are at home now. - Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.

iki
the two

Either of the two must go. - İkisinden biri gitmeli.

Tell me which of the two cameras is the better one. - İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.

ilk ikisi
The first two
İki
you two
her ikisi de
either

Both of Tom's parents died when he was just a baby, so he doesn't remember either one of them. - Tom'un ebeveynlerinin her ikisi de o sadece bir bebekken öldüler bu yüzden onlardan herhangi birini hatırlamıyor.

Do you want to go out or stay at home? Either is OK with me. - Dışarı çıkmak mı yoksa evde kalmak mı istiyorsun? Her ikisi de benim için uygun.

iki
amphi
iki
two, double
iki
duo

Tom and Mary are a musical duo. - Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.

iki
dyad; two
iki
ambi

Tom and Mary were both ambitious. - Tom ve Mary her ikisi de hırslı.

Tom and Mary are both ambitious, aren't they? - Tom ve Mary ikisi de hırslı, değil mi?

iki
twospot
iki
euchre
iki
twi
iki
double

We'll have to double our budget for next year. - Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.

They need to eat double that amount. - O miktarın iki katını yemeliler.

iki
di
ikisi de
ambi
üçte ikisi
two out of three
English - English

Definition of ikisi in English English dictionary

iki
Breath The physical act of respiration Also will power
iki
KA იბი [igi]
iki
Russian for `Space Research Institute' of the (`Russian Academy of Sciences'' -- RAS)
iki
Breath Iki refers more to the physical act of respiration, while kokyu signifies the deeper cosmological aspects of breathing
ikisi
Favorites