ihtiyaçsız

listen to the pronunciation of ihtiyaçsız
Turkish - English
needless
{a} unnecessary, not requisit, useless
Not wanted; unnecessary; not requisite; as, needless labor; needless expenses
{s} excessive, superfluous; of no use or justification
emphasis You use needless to say when you want to emphasize that what you are about to say is obvious and to be expected in the circumstances. Our budgie got out of its cage while our cat was in the room. Needless to say, the cat moved quicker than me and caught it. = of course
Something that is needless is completely unnecessary. But his death was so needless `I have never knowingly exposed any patient to needless risks,' he said. + needlessly need·less·ly Half a million women die needlessly each year during childbirth
unnecessary and unwarranted; "a strikers' tent camp was burned with needless loss of life"
Without sufficient cause; groundless; causeless
Having no need
Not needed
ihtiyaç
need

She needed fuckin' words of love. - O, kahrolası aşk sözlerine ihtiyaç duyuyordu.

In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs. - Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.

ihtiyaç
necessity

A computer is an absolute necessity now. - Bir bilgisayar şimdi mutlak bir ihtiyaçtır.

ihtiyaç
(Askeri) requirement

I'm sorry, but we cannot meet your requirements. - Üzgünüm, ancak ihtiyaçlarınızı karşılayamıyoruz.

This shop can supply all your requirements. - Bu mağaza tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabilir.

ihtiyaç
demand

The desire emerges between need and demand. - Arzu ihtiyaç ve talep arasından çıkar.

ihtiyaç
require

Not all verbs require an object. - Fiillerin hepsi bir nesneye ihtiyaç duyuyor değildir.

What information do you require? - Hangi bilgiye ihtiyaç duyuyorsun?

ihtiyaç
penury
ihtiyaç
requisite
ihtiyaç
deprivation
ihtiyaç
human want
ihtiyaç
want

I want you to get the help that you need. - İhtiyaç duyduğun yardımı almanı istiyorum.

Separate your wants from your needs. - İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.

ihtiyaç
exigency
ihtiyaç
occasion
ihtiyaç
thing

Tom bought a few things he didn't need. - Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı.

People buy things they don't need. - İnsanlar ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alırlar.

ihtiyaç
necessity, need, want, requirement; poverty yoksulluk
ihtiyaç
privation
ihtiyaç
pinch
ihtiyaç
something needed, necessity, need, want
ihtiyaç
desideratum
ihtiyaç
exigence
ihtiyaç
call
Turkish - Turkish

Definition of ihtiyaçsız in Turkish Turkish dictionary

ihtiyaç
Güçlü istek: "Şefkatten ölecek derecede hisli, içli bir hâlde bağrıma basmak ihtiyacında idim."- R. H. Karay
ihtiyaç
Gerekseme, gereksinme
ihtiyaç
Eksikliği duyulan şey
ihtiyaç
Yoksulluk, yokluk
ihtiyaç
Güçlü istek
İhtiyaç
gerekseme
İhtiyaç
gereksinim
İhtiyaç
(Osmanlı Dönemi) HABBE
İhtiyaç
(Osmanlı Dönemi) MUGNAT
ihtiyaçsız
Favorites