Layla tried to forgive Fadil's infidelity.
- Leyla, Fadıl'ın ihanetini affetmeye çalıştı.
This report confirms his betrayal.
- Bu rapor, onun ihanetini doğruluyor.
All the betrayals in this world scares me.
- Bu dünyadaki tüm ihanetler beni korkutuyor.
Some even accused him of treason.
- Hatta bazıları onu ihanetle suçladı.
Tom Jackson was executed for treason.
- Tom Jackson ihanet nedeniyle idam edildi.
He was exiled to an island for the crime of high treason.
- O, vatana ihanet suçundan bir adaya sürgün edildi.
He was banished to an island for high treason.
- O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.
He betrayed his country.
- O, memleketine ihanet etti.
We called him a hero, but he betrayed us.
- Biz ona bir kahraman dedik ama o bize ihanet etti.
To translate is to betray.
- Çevirmek ihanet etmektir.
I'd rather die than betray my friends!
- Arkadaşlarıma ihanet etmektense ölmeyi tercih ederim!
I'd rather die than betray my friends!
- Arkadaşlarıma ihanet etmektense ölmeyi tercih ederim!
He was banished to an island for high treason.
- O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.
He was exiled to an island for the crime of high treason.
- O, vatana ihanet suçundan bir adaya sürgün edildi.