Keşke yağmur yağmasa.
- If only it would stop raining!
Keşke benimle evlense.
- If only she would marry me.
Bilakis, büyükbabam eskisinden daha mutlu görünüyor.
- If anything, my grandfather seems happier than before.
Bilakis, benim yeni işim eski işimden daha zor.
- If anything, my new job is harder than my old one.
Eğer öyleyse hiç de sorun olmamalı, değil mi?
- If so, it shouldn't be any problem at all, should it?
Eğer öyleyse, bu konuda ne yapabiliriz? Bir teklif yapmak ister misin?
- If so, what can we do about it? Do you want to make a proposal?
O, nadiren, kırk yılda bir, karanlık çöktükten sonra dışarı çıkar.
- She seldom, if ever, goes out after dark.
Nadiren, kırk yılda bir, bir kitap okur.
- He seldom, if ever, reads a book.
Şimdi değilse, öyleyse ne zaman?
- If not now, then when?
Hepsi değilse de, çoğu ebeveynler çocuklarının iyi olmasını isterler.
- Most, if not all, parents want their children to be good.
Eğer başka bir şey yoksa eğlenceli olacak.
- It'll be entertaining, if nothing else.
Bir insanın yaşama hakkı varsa öyleyse bir insanın aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa, o zaman yaşamak bir hak değil ama bir zorunluluktur.
- If one has the right to live, then one should also have the right to die. If not, then living is not a right, but an obligation.
Eğer mümkünse seni görmek istiyorum.
- I'd like to see you if possible.
Mümkünse, Pazartesi öğleden sonra gel.
- Come on Monday afternoon, if possible.
Bu akşam partiye gider misin? Olmazsa gidip film izleyelim.
- Will you be going to the party tonight? If not, let's go watch a movie.
Ah bir erken gelse, onunla dışarı çıkacağız.
- If only he comes early, we will go out with him.
Eğer mümkünse seni görmek istiyorum.
- I'd like to see you if possible.
Eğer mümkünse, bu hafta sonu.
- If possible, this weekend.
Eğer isterseniz, onu Tom'a baktırabilirim.
- If you like, I can get Tom to take care of it.
İsterseniz onu yapabilirim.
- I can do that if you like.
Tom'un elinde cin ve toniğe benzeyen bir şey vardı.
- Tom had what looked like a gin and tonic in his hand.
Tom, Mary için cin tonik, kendisi içinse bira sipariş etti.
- Tom ordered a beer for himself and a gin tonic for Mary.
Eğer öyleyse hiç de sorun olmamalı, değil mi?
- If so, it shouldn't be any problem at all, should it?
Birinin iyi bir insan olup olmadığını kolayca söyleyebilirim. O beni seviyorsa, öyleyse o iyidir. O beni sevmiyorsa, öyleyse o kötüdür.
- I can easily tell if someone is a good person or not. If he likes me, then he's good. If he doesn't like me, then he's bad.
He was a great friend, if a little stingy at the bar.
I don't know if I want to go or not.
Well might Bergman add, (in his Scicgraphia,), “if the compariſon that has been made, &c. be juſt.” The preſent writer makes no ifs about the matter, and has ſuperadded a little inaccuracy of his own,.
Noting this penury, to my selfe I said, An if a man did need a poyson now, Whose sale is present death in Mantua, Here liues a Caitiffe wretch would sell it him.
Do you think she's fat? ―Oh, no. If anything, she's skinny..
If only I had lots of money!.
This band's genre can be described as, if you like, New Wave or Post-Punk.
But imagine, if you like, a world where climate change did not exist.
Few if any pianists have performed the Grieg concerto with such sensitivity.
Few if any pianists have performed the Grieg concerto with such sensitivity.