Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
There is no scientific basis for these claims.
- Bu iddialar için hiçbir bilimsel dayanak yok.
Are these allegations true?
- Bu iddialar doğru mu?
Tom had denied the allegations.
- Tom iddiaları reddetti.
Can you prove the allegations?
- İddiaları kanıtlayabilir misin?
Tom has denied that allegation.
- Tom o iddiayı yalanladı.
John laid claim to the painting.
- John tablo üzerinde hak iddia etti.
Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
So long as you have no evidence for your assertions, I am not having this conversation.
- İddiaların için bir kanıtın olmadığı sürece ben bu konuşmayı yapmıyorum.
Can you prove the validity of your assertion?
- İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?
I bet you're wondering how this works.
- Her iddiasına varım ki bunun nasıl çalıştığını merak ediyorsun.
He knows better than to make such a claim.
- Böyle bir iddiayı ortaya atmayacak kadar akıllı.
This idea is the basis of my argument.
- Bu fikir benim iddiamın temelidir.
His argument is more radical than yours.
- Onun iddiası seninkinden daha radikal.
Allegedly, Tom turned that offer down.
- İddiaya göre, Tom o öneriyi reddetti.
She allegedly murdered him.
- İddiaya göre onu o öldürdü.