Tom is hard to handle.
- Tom'u idare etmek zor.
This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
I can't afford to buy a new bike, so I'll have to manage with this old one.
- Yeni bir bisiklet almayı göze alamıyorum, bu yüzden bu eski bisikletle idare etmek zorunda kalacağım.
He who seeks to control fate shall never find peace.
- Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.
A new principal is administering the school.
- Okulu yeni bir okul müdür idare etmektedir.
How did they manage that?
- Bunu nasıl idare ettiler?
Tom invested all his money in the company that Mary and her father managed.
- Tom tüm parasını Mary ve babasının idare ettiği şirkete yatırdı.