iadesiz

listen to the pronunciation of iadesiz
Turkish - English
non-returnable, disposable
disposable
throwaway
nonreturnable
iade
return

She borrowed the book from him many years ago and hasn't yet returned it. - O, yıllar önce ondan kitabı ödünç aldı ve onu henüz iade etmedi.

Tom returned the shirt because it was too small. - Tom gömleği iade etti çünkü çok küçüktü.

iade
restoration
iade
giving back
iade
{i} rebate
iade
subsidy
iade
subvention
iade
repayment
iade
(Kanun) retail
iade
returning

I remember returning the book to the library. - Kitabı kütüphaneye iade ettiğimi hatırlıyorum.

iade
refund

You'll be receiving your refund in the mail. - Posta ile para iadeni alacaksın.

Tom should ask for a refund. - Tom para iadesi istemeli.

iade
restitution
iade
retrocession
iade
refund of
iade
sending back, returning, return
iade
rendering
iade
replying in kind to (a critical remark)
iade
reimbursement
iade
return; refusal; restoration
iade
surrender
iade
(Hukuk) repayment, restitution
iade
restoration; restitution; reinstatement
iade
obs. repetition, repeating
iade
repatriation
iade
render
Turkish - Turkish

Definition of iadesiz in Turkish Turkish dictionary

iade
Verilen bir şeyi almayarak geri çevirme, reddetme
iade
Birinci mısrasının son kelimesini ikinci mısranın başında yineleyerek yazılan manzume
iade
Alınmış bir şeyi geri verme
iade
Karşılıklı olarak yapma, mukabele etme
iade
Karşılıklı olarak yapma, mukabele etme. İadeli
iade
Alınmış bir şeyi geri verme: "Sekiz buçuk altını iade için eline mühim bir para geçmesi lazımdı."- R. H. Karay
iâde
(Osmanlı Dönemi) yeniden yapma, geri çevirme, geri döndürme
İADE
(Osmanlı Dönemi) Avdet ettirmek
İADE
(Osmanlı Dönemi) Geri vermek. Eski haline getirme
İADE
(Osmanlı Dönemi) Edb: Bir mısraın veya beytin son kelimesini, kendisinden sonra gelen mısra veya beytin ilk kelimesi olarak kullanma sanatı. İade'li şiire "muâd" da denmektedir.Ey vücud-u kâmilin esrar-ı hikmet masdarıMasdarı zatın olan eşyâ sıfatın mazharıMazharı her hikmetin sensin ki kilk-i kudretinSafha-i eflâke nakşetmiş hutut-ı ahteriAhteri mes'ud olan oldur ki tâb-ı pâkinin Kabil-i feyz ola nutkundan safâ-yı cevheriCevheri m
İADE
(Osmanlı Dönemi) Mukabilini yapma. Karşılığını yapma