Tom said that he doesn't want to hurt you, but if you come around here again, he'll beat you up.
- Tom seni incitmek istemediğini fakat buraya tekrar gelirsen, seni döveceğini söyledi.
Tom didn't mean to hurt Mary's feelings.
- Tom'un niyeti Mary'nin hislerini incitmek değildi.
I never wanted to harm you.
- Seni asla incitmek istemedim.
Are you aware of anyone who would want to harm Tom?
- Tom'u incitmek isteyecek birinin farkında mısın?
I didn't mean to offend you.
- Seni incitmek istemedim.
I never had any reason to offend Tom.
- Tom'u incitmek için herhangi bir nedenim yoktu.
I apologize if I offended you.
- Seni incittiysem özür dilerim.
I never had any reason to offend Tom.
- Tom'u incitmek için herhangi bir nedenim yoktu.
He apologized for having offended her.
- Onu incittiği için özür diledi.
I apologize if I offended you.
- Seni incittiysem özür dilerim.
She injured herself while dancing.
- Dans ederken kendini incitti.
Tom injured his back playing tennis.
- Tom tenis oynarken sırtını incitti.
My grandma injured her leg in a fall.
- Büyükannem bacağını bir düşüşte incitti.
I feared they might injure themselves.
- Kendilerini incitebileceklerinden korktum.
He hurt himself when he fell.
- O, düştüğünde kendisini incitti.
We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
- Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.