i̇nanç

listen to the pronunciation of i̇nanç
Turkish - English

Definition of i̇nanç in Turkish English dictionary

inanç
belief

Atheism isn't a religious belief. - Ateizm dinî bir inanç değildir.

He had strong religious beliefs. - Onun güçlü dini inançları vardı.

inanç
faith

In other words, he is a man of faith. - Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.

Tom is a faith healer. - Tom bir inanç şifacısı.

inanç
conviction

They don't have any deep convictions. - Hiç inançları yoktur.

There was great conviction in Tom's voice. - Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.

inanç
religion

Superstition is the religion of feeble minds. - Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.

inanç
belief, creed, faith, conviction, credit; confidence, trust
inanç
(Hukuk) convict

They have very deep convictions. - Çok derin inançları var.

There was great conviction in Tom's voice. - Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.

inanç
confidence, trust, faith
inanç
persuasion
inanç
creed

There are no creeds in mathematics. - Matematikte hiçbir inanç yoktur.

inanç
positiveness
inanç
confidence

Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence. - Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.

inanç
opinion

You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different. - Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.

inanç
credo
inanç
something believed, belief
inanç
reliance
inanç
credence
inanç
affiance
inanç
conscience
inanç
faithfulness
inanç
opinions
inanç
cult
inanç
dogma
inanç
tenet
batıl inanç
superstition

This superstition still lingers on among them. - Bu batıl inanç onların arasında hala devam ediyor.

Such a ridiculous superstition no longer exists. - Böyle saçma bir batıl inanç artık yok.

güçlü bir inanç duymak
believe
güçlü inanç
faith
inanç
notion
inançlar
cults
inanç
folk
inanç
credit
batıl inanç
Superstition, superstitious belief, old wives' tale
batıl inanç
Superstition, old wives' tale
inançlar
faiths
inançlar
beliefs

He had strong religious beliefs. - Onun güçlü dini inançları vardı.

We should respect each other's beliefs. - Birbirimizin inançlarına saygı göstermeliyiz.

batıl inanç
superstition, superstitious belief
batıl inanç
old wives' tale
boş inanç
false conviction
gelişimin olumsal sonucuna inanç
fortuitism
genel inanç
popular belief
gizli güçlere inanç
occultism
güçlü inanç
Pietism
inanç değişmesi
change of heart
inanç sağlamlığı
orthodoxy
inanç tartışması
polemics
inanç tartışması
polemic
inanç öğretilerinden kaynaklanarak
dogmatically
inanç öğretilerinden çıkan
dogmatic
kesin inanç
cast-iron conviction
kuvvetli inanç
strong belief
körü körüne feda olunan inanç
Juggernaut
yanlış inanç
misbelief
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) VİCDAN
(Hukuk) İTİKAT
inanç
İnanılan şey, görüş, öğreti
inanç
Tanrı'ya, bir dine inanma, iman, itikat
inanç
Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma
inanç
Tanrı'ya, bir dine inanma, iman, itikat: "Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir."- Anayasa
inanç
Birine duyulan güven, inanma duygusu
inanç
Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma: "Otuz yıl boyu, Türk tiyatrosunun, Türk oyunları ile kalkınacağına inancını bir gün yitirmedi."- H. Taner
inanç
Birine duyulan güven, inanma duygusu. İnanılan şey, görüş, öğreti: "Kendi getirdikleri inançtan başka her şeye kapalıdır zevkleri."- N. Ataç
batıl inanç
Doğa üstü olaylara, gizli ve akıl dışı güçlere, kehanetlere aşırı derecede bağlı boş inanç, batıl itikat
boş inanç
Kaynakları bilimsel ve dinî temele dayanmayan, dar, biçimci inanma, batıl itikat
English - Turkish

Definition of i̇nanç in English Turkish dictionary

batıl inanç
kara kedi görünce saçını çek