i̇mkânlar

listen to the pronunciation of i̇mkânlar
Turkish - English

Definition of i̇mkânlar in Turkish English dictionary

imkan
opportunity
imkân
{i} possibility

Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole. - Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.

imkânlar
facilities
imkânlar
resources
imkân
{i} facility
imkan
means

You should live within your means. - Kendi imkanlarınla yaşamalısın.

I live above my means. - İmkanlarımın üstünde yaşıyorum.

imkân
{i} chance

This is your only chance. - Bu senin yegâne imkâniyetin.

imkan
capability
imkan
potential
imkanlar
opportunities

Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom. - Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.

In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men. - Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.

imkân
facilities
imkân
potentiality
imkan
facilities
imkân
(phil.) contingency
Savunma Bakanlığı Vasıta ve İmkanlar Kurulu
(Askeri) Defense Resources Board
eldeki imkanlar
bag of tricks
imkan
wherewithal
imkanlar
potentials
imkân
handle

There's no way I can handle this by myself. - Tek başıma bununla başa çıkabilmemin imkanı yok.

imkân
possibility; opportunity, chance; means olanak
imkân
feasibility
imkân
the possible
imkân
opportunity, chance
imkân
phil. contingency
imkân
possible

That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible. - O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.

It's impossible to anticipate every possible situation. - Her mümkün durumu tahmin etmek imkansızdır.

imkân
potential
imkânlar
wherewith
kullanılmayan imkânlar
untapped resources
ulusal teknik imkanlar
national technical means
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) VÜCUH
imkan
Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak
imkan
Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak: "Bunu bizden gizlemelerinin imkânı var mıdır?"- H. C. Yalçın
imkân
(Osmanlı Dönemi) mümkün olma, olacak halde bulunma; inanç esaslarından bahseden kelâm ilminde, Allah'ın varlığını ispatlamak için kullanılan bir delile verilen isim
İMKÂN
(Osmanlı Dönemi) Mümkün olmak. Olacak hâlde bulunmak. Bak: Hudus