i̇ltifat

listen to the pronunciation of i̇ltifat
Turkish - English

Definition of i̇ltifat in Turkish English dictionary

iltifat
compliment

My compliments to the hands that made this possible. - Benim iltifatlarım bunu mümkün kılan ellere.

You know that your English is good when people stop complimenting you on how good your English is. - İnsanlar İngilizcenizin ne kadar iyi olduğu hakkında iltifat etmeyi bırakırsa İngilizcenizin iyi olduğunu bilirsiniz.

iltifat
courtship
iltifat
attention

Women like attention. - Kadınlar iltifattan hoşlanırlar.

Tom was flattered by Mary's attention. - Tom Mary'nin iltifatıyla pohpohlandı.

iltifat
popular approval
iltifat
treating (someone) with friendliness
iltifat
taffy
iltifat
sugar
iltifat
(Konuşma Dili) compliment, remark intended to praise or please
iltifat
(sahte) claptrap
iltifat
kindness
iltifat
kind treatment, favour; compliment
iltifat
bouquet
iltifat etmek
compliment

People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker. - İnsanlar hâlâ tamamen bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmadığın aşikar olduğunda sadece dil yeteneğiniz üzerine size iltifat etmek eğilimindedir.

bulunmak (iltifat)
present
iltifat
kind treatment
iltifat eden
complimentary
iltifat etmek
pay a compliment
iltifat etmek
bestow favors on
iltifat
politeness
iltifat
complimented

Tom complimented Mary. - Tom Mary'ye iltifat etti.

Tom complimented Mary on how nice she looked. - Tom ne kadar hoş göründüğüne dair Mary'ye iltifat etti.

iltifat etmek
Pay smb. a compliment, pay one's attention to smb., sweet talk
iltifatlar
compliment
hakaretle karışık iltifat
backhanded compliment
hoşa gitmeyen iltifat
backhanded compliment
iki anlama da gelebilen iltifat
left handed compliment
iltifat
tradelast
iltifat
favor
iltifat ederek
complimentarily
iltifat ederken çam devirme
left handed compliment
iltifat etmek
1. to treat (someone) in a friendly way, be nice to (someone). 2. (Konuşma Dili) to compliment (someone). 3. to want, like, care for (something); to be interested in (something): Bu sene kadınlar kürk mantolara iltifat etmiyorlar. This year women aren't interested in fur coats. Hamit felsefeye iltifat etmedi. Hamit didn't concern himself with philosophy
iltifat etmek
sweet talk
iltifat etmek
pay smb. a compliment
iltifat etmek
to pay a compliment, to compliment
iltifat etmek
pay one's attention to smb
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) NAZAR
iltifat
(Osmanlı Dönemi) ilgi gösterme; lütuf, ikram, bağış; güzel sözle samimi olarak okşamak, iyilik etmek
iltifat
Yüzünü çevirerek bakma
iltifat
Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma: "Genç kızlar erkeklerin iltifatlarına nasıl karşılık vereceklerini şaşırmışlardı."- M. Yesarî. İlgi gösterme, rağbet etme: "Kime iltifat dozunu artırırsa, o gerçekten de bir şeyler olurdu."- Ç. Altan
iltifat
Söz söylerken, daha çok etki sağlamak için beklenmedik bir anda sözü, konu ile çok yakından ilgili birine veya bir şeye yöneltme
iltifat
İlgi gösterme, rağbet etme
iltifat
Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma
İLTİFAT
(Osmanlı Dönemi) Güzel sözle samimi olarak okşamak. Yüz göstermek. Teveccüh etmek. İyilik etmek. Lütfetmek
İLTİFAT
(Osmanlı Dönemi) Dikkat, itina
İLTİFAT
(Osmanlı Dönemi) Edb: Bir mevzu anlatılırken, o anda kalbe doğan bir ilham coşkunluğu ile -mevzu dışına çıkmadan- sözün ve hitabın yönünü değiştirme san'atıdır. Meselâ: Asım'ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecekŞüheda gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar.O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar.Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler
iltifat etmek
İlgilenmek, saygı göstermek
iltifat etmek
Beğenmek, rağbet etmek
İltifatlar
(Osmanlı Dönemi) İLTİFATAT
i̇ltifat
Favorites